Teknoloji; saat başı, hatta dakika başı, hızla ilerleyerek değişmekte ve dünyamızı, istemesek bile, aynı hızla küçültmekte, buna karşın nüfus artmakta, teknolojinin getirdiği hızlı ulaşım ve iletişimle toplumlar süratle değişmekte, birbirini çok az tanıyan, hatta çok yerlerde hiç tanımayan değişik insanların yaşadığı değişik toplumlar haline dönüşmekte.

 

Hal böyle olunca, insanların birbirine yardım eli uzatması tükenmekte, ister anaerkil, ister babaerkil olsun, eski aile tipleri gittikçe tükenmekte, bireyin kendi başının çaresine bakabileceği aile tipleri doğmakta. Bu durum; Avrupa`da oluşmuş, bitmiş, ve dolayısıyla başka sosyal güvenceler bulunmuş. Bizim şu andaki düşünce ve projemizi, Britanyalılar 1945’te, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra yapmışlardır. Bizim ülkemizde de, bilhassa büyük şehirlerde bu yeni aile tipi çoğalmış, diğer yerlere de yayılmaya başlamıştır. Çevre, örf ve adet baskıları bitmek üzeredir.

Evlat ebeveyne; ebeveyn evlada yardım edemez hale gelmekte, belli bir yaştan sonra, istemeseler de, şartlar gereği biri diğerini terk etmek zorunda kalmakta. Hatta birbirlerini çok seven eşler bile… Şunlar çok görülenlerdendir: Genç erkek taşrada evlenmiş, güzel hayal ve vaatlerle; taşrada doğmuş, o taşranın alışkanlıklarıyla büyümüş genç, eşini şehre getirmiştir. Genç koca iş bulamamıştır, çocuğu olmuştur, ev kiradır… Çok acı, ama erkek evi terk etmiştir. Kadının şehir şartlarında ve yetişme şartları icabı iş bulma ve çalışma imkanları yoktur. Yiyecek, giyecek, aybaşı gelmiştir kira, elektrik, su vb ödenecek. Kış gelmiştir yakacak… Çocuğu kucağında… Bu kadın ne yapar?

Vizyonumuz

Bu kozmopolit toplumlarda kimsesiz çocukların, varlıklı bile olsa kimsesiz yaşlıların, ki engelli demek yardıma ihtiyaç duyan olduğuna göre, bunlar da engelli, zihinsel engellilerin ve diğer tüm engellilerin durumları açıkça ortada değil mi? Ya eğitimsiz ve öğretimsizler!…Görerek, yaşayarak acı çekiyorlar: İş yok, ‘dünyada mekan’ denilen barınak yok, aş yok… Eş-çocuk, anne-baba, vatan-millet, örf-adet, kendi canı ve kendi yaşamı,…gibi yüksek duygularının çarpıştığı bir trajediiçinde yaşam sürdürdükleri apaçık görülmekte. İster erkek, ister hatun olsun, ne yapar bu insan? Tüm bu anlatılanlar kimler? Senden, benden, sizden, bizden…birileri değil mi? Ayrıca, normal yaşam sürdürdüğünü zannedenler; yaşlılıklarını, çocuklarının kendilerine ne yapabileceklerini birkaç saniye gözlerinin önünden geçirdiklerinde, düşündüklerinde, toplumlarda tüm insanların insanca yaşaması adına neler yapılabileceğini, yapılanlara nasıl katkıda bulunabileceklerini ve yapanlara nasıl yardım elini uzatacaklarını kolayca görürler. Yük, kamu kuruluşlarına binmekte ve bu kuruluşların yükü artmakta, altından kalkılamaz hale gelmekte. Geniş açıdan bakıldığında, görülüyor ki günümüz toplumlarında kamu yükünü azaltacak sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç duyulduğu açıkça görülmektedir. Geniş açıdan bakan herkesin görüşleri geniş ve insani olur, görüşündeyiz. Geniş açıdan bakınız, insanca yaşama yollarını görürsünüz.

Vakıf Gayesi ( Misyonu )

Kısaca söylemek gerekirse; yukarıdaki ( Vakız Vizyonundaki ) görüşlerimizi gerçekleştirmek için geniş açıdan bakmak, geniş ve insani düşünmek, insanın insanca yaşamasını sağlamak amacıyla engelli, engelsiz, çocuk, genç, kimsesiz, yaşlı ve yardıma muhtaç her türlü birey ve topluluğun sağlık, barınak, ekonomik, kültürel, sosyal, eğitsel,sportif,… gibi daha da çoğaltılabilecek maddi ve manevi ihtiyaçlarını, engelli ve engelsizlerin kendi güç ve imkanlarından da yararlanılarak gidermek; halkı bireysel, toplumsal ve kurumsal boyutta yardımlaşmaya ve dayanışmaya özendirmek; faaliyetler bölümünde belirtilen, daha sonra da ortaya çıkacak faaliyetleri yasalar doğrultusunda yapmaya çalışarak insanın insanca çalışıp onuruyla yiyipinsanca yaşamasını sağlamak, bunun için elden gelen ne varsa yapmak.

Araç: geniş düşünme, iyi niyetle ve dürüstçe çalışma.
Amaç: insanın insanca, onuruyla çalışıp yaşaması